Üye Ol / Giriş yap


Gezi

ZAMANDA "TARSUSİ" BİR GEZİNTİ... (*)

ÇETİN YİĞENOĞLU 28.01.2020

Eğer, bir hafta sonunuzu ayırabilirseniz, zaman denilen bilinmezin ayak izinde gezinmek ne demekmiş, göstermek isteriz size... Bir antikçağ metropolüne davet ediyoruz sizi; neolitik çağdan günümüze hep büyük yerleşim birimi olagelmiş, tam iki bin beş yüz yıldır adı değişmemiş bir kente, Tarsus'a.

Eğer, bu yaşlı kente birgün gezmek için gelirseniz, ilk bakışta dikkatinizi çekebilecek enine büyümüş görüntüsü şaşırtmasın sizi! Tarihsel sürecin, bilinçsizliklerin tahribatına karşın, kentin gerek köklü geçmişinin, gerek tarihe birer çentik atmış büyük insanların, gerekse çeşitli düşünsel oluşumların izlerini görebilirsiniz, pekâla. Yeter ki görmek isteyin; görmek için Tarsusi bir gözle bakın yeter.

Tarsusi de ne, diyeceksiniz şimdi. Tarsusi, Tarsus tarzı, Tarsus'a özgü demek. Genellikle çay bardağında yapılan kahve, kebap ya da yöreye özgü lahmacun için kullanılır. Tarsusi sözcüğü "tarz-ı hususi" deyiminden türemiş. Ancak, zeki Tarsuslular halkın dilinde "Tarsusi" diye biçimlenmiş sözcüğe güzel bir anlam yüklemeyi, onu sahiplenmeyi çok güzel başarmış.

Demek istediğimiz o ki, Tarsus'u gezerken Tarsusi gözle bakarsanız neler görürsünüz, neler... Büyük İskender'i Kydnos (Berdan)'un karlı sularında yüzerken görebilirsiniz örneğin. Bu yüzmenin faturasını ağır ödeyerek daha sonra Babil'deki ölümünde etkili olacak zatürreye yakalanmasını anımsarsınız hüzünle. Ünlü hatip Çiçero'nun, Stoanın babası Zenon'un, Hıristiyanlığın kurucusu St. Paulus'un ayak izlerine basarsınız, büyük olasılıkla... Kimbilir, Anadolu’da ölen/öldürülen altı Roma imparatorundan üçünün (Florianus, Makiminus Daia, Julianus) mezarlarını da Tarsus’ta görebilirsiniz belki.

 

Tarsus'u gezmeye Evliya Çelebi'nin İskele kapısı dediği Kleopatra kapısından geçerek başlamalısınız! Kapıdan geçerken bu Kleopatra da ne çapkın bir kadınmış, ne çok gezmiş aşıklarıyla diye belki müstehzi bir gülümseme belirir yüzünüzde... Güney kıyılarımızda Kleopatra’yla anılan öyle çok yer var ki, ister istemez böyle düşünerek gülümseyebilirsiniz. Kleopatra koyu, Kleopatra Çeşmesi vb… Kuşkusuz bunun etkisiyle yörede Kleopatra denilince hemen Antonius’la yaşadığı aşk akla gelir. Kimi genç imparatorla fettan kraliçenin ilk kez burada buluştuğunu, kimi Tarsus’un Antonius tarafından Kleopatra’ya armağan edildiğini, Regma gölünden kent girişindeki iskeleye o bildiğimiz kemerli taş kapıyı yaptırdığını anlatır.

Ne Tarsus’u, imparator bütün Doğu Akdeniz’i armağan etmişti kraliçeye, oysa…

Sezar Jül’ün M.Ö. 44’te öldürülmesinden üç yıl sonra (M.Ö.41)  triumvirlerden Marcus Antonius Anadolu’ya (Çukurova’ya) gelmişti. O yılın sonbaharında Partlar’a karşı sefere çıkmadan önce başta Doğu Akdeniz, Anadolu’yu güvenceye almak için bazı önlemlere gereksindi. Bu önlemlerden biri de Mısır’la yaptığı anlaşmaydı. O sıra Mısır tahtında Kraliçe VII. Kleopatra bulunuyordu. Romalı genç Komutan Antonius’la Kleopatra güvenlik konularını görüşmek üzere Tarsus’ta buluştu. Buluşmada insanlığın diline düşen büyük aşk doğunca Antonius,  Tarsus’tan Suriye’ye, Fenike kıyılarına değin Kıbrıs dahil bütünüyle Kuzeydoğu Akdeniz’i Kleopatra’ya armağan etti.

Rotanızı Tarsus’a çevirmişseniz eğer E/5 karayolu üzerinde karaya oturmuş bir gemi dikkatinizi çekebilir. Bu, Çanakkale gazisi, ünlü anıt gemi Nusrat'tır. Tarihin seyrini değiştiren Nusrat mayın gemisini gezmeyi programın sonuna almanız daha doğru olabilir. Gezinin sonunda Nusrat’ı, dolayısıyla Çanakkale müzesini gezerseniz çok farklı duygulanımlarla ayrılırsınız Tarsus'tan.

Nusrat'ın sonsuza değin demirlediği kara parçasının bir zamanlar deniz ya da Tarsus'un kıyısı olduğunu düşündüğünüzde metamorfik bir ruh durumu yaşayabilirsiniz. Hemen yakındaki Kleopatra kapısından geçer geçmez de mitsel bir dünyaya adım attığınız duygusuna kapılabilirsiniz. Museviliğin kalesi, Stoa felsefesinin doğup geliştiği, Hıristiyanlığın temellerinin atıldığı, Roma'nın bütün çabasına karşın Hıristiyanlık karşısında tutunamadığı için din olarak biçimlenemeyen Mitraizmle de tanışabilirsiniz. Anadolu'nun çeşitli yerlerinden dönen Roma lejyonlarıyla başta Roma dünyasını, özellikle Orta Avrupa'yı etkilemiş antik çağların en ilginç, en gizemli kültlerinden biri sayılan Mitraizmle ilgilenirseniz, Kilikya korsanları diye dudak bükülen yapılanmanın bir dönem Roma denli Akdeniz'e egemen olduğunu, ünlü Sezar Jül’ü bile tutsak ederek gemilerde kürek çektirdiğini öğrenebilirsiniz. Sezar'ın daha sonra  ünlü "veni vidi vici" sözlerini bu topraklarla Mihtradates VI. Eupator için söylediğini anımsayınca Anadolu'nun ilk misyoneri St. Paulus'un tutuklandığında  neden şöyle konuştuğu konusunda kendine hak verebilirsiniz:

"Ben Kilikya'dan, Tarsuslu bir Yahudi ve hiç de önemsiz olmayan bir kentin vatandaşıyım. (İncil, Elçilerin İşleri:21-39)"

İsterseniz, antik Tarsus Üniversitesini, Tarsus'un ne denli önemli kent olduğunu, dünyanın ilk coğrafyacısı, tarihçi, gezgin Amasyalı Strabon'dan da öğrenebilir, Eshab-ı Kehf mağarası, yedi uyur, köpekleri Kıtmir'le Şahmeran'ın öykülerini dinleyebilirsiniz. Sonra, kent merkezindeki Antik Roma yolunda kısa bir gezinti yaparak şimdiki zaman kipiyle konuşmaya başlayabilirsiniz!

Bu ara yorulmuş, üstelik acıkmışsanız, humusçu Bülent Döğen ile Orhan ustada humus, daha sonra Tarsusi lahmacun, üstüne cezerye yeyip bir de Tarsusi kahve içerek yorgunluk çıkarabilirsiniz.Yemek konusunda Antik Anadolu Sofrası ile Gar restoranı da saymadan geçmeyelim... Akşam yemeğinizi şelaledeki restoranlarda yemelisiniz ama!

Gezip görülecek öyle çok yer var ki, biz belli başlılarını sayalım... İkinci paylaşım savaşında  İnönü ile Churchill'in görüştüğü vagonu, Barış Parkı'nı, Gözlükule höyüğünü, Donuktaş mabedini, Kırkkaşık bedestenini, Kubatpaşa medresesini, Roma hamamını gördükten sonra sıra doğal güzellikleri görmeye gelir, ama   gezinin bundan sonrasını ikinci güne bırakmak zorundasınız; zamanınız yetmez çünkü. Bir Namrun kalesini, dünyanın en uzun kayak pistinin yapımına uygun, doruklarından mayıs ayına dek kar eksik olmayan Bolkarların Karboğazı eteklerini gezdikten sonra Akdeniz kıyısındaki Karabucak okaliptüs ormanını da görmelisiniz.

Dönüşte, Tarsus beyazı üzümünden, cezeryesinden dostlarınızla yakınlarınıza armağan götürebileceğiniz gibi koku alma, doğal öğrenme yeteneği üstün Tarsus Çatalburun av köpeği yavrusu da alabilirsiniz.

Tarsus, Adana havaalanına, Mersin'e yarım saat uzaklıktadır.

Hiçbir biçimde konaklama sorunu yaşamazsınız.

Unutmayın! Tarsus her mevsim güzeldir...

(*) Çetin Yiğenoğlu, eklemeler yapıldı, yeniden gözden geçirildi 25 Ocak 2020. İlk yayımı Cumhuriyet Güney Doğu Mart/2011

 

 

4263
Yorum yap


ÇETİN YİĞENOĞLU
Diğer yazıları
KALEMİN ROTASI 05.10.2018 tarihinde yayınlandı ve 3174 kez okundu.
TOROSLAR, ÇUKUROVA DÜNYANIN MERKEZİ-1 (VERİMLİ HİLAL VE ÜÇÜNCÜ DELTA) 22.01.2019 tarihinde yayınlandı ve 5188 kez okundu.
TOROSLAR, ÇUKUROVA DÜNYANIN MERKEZİ-2 02.04.2019 tarihinde yayınlandı ve 4147 kez okundu.
TOROSLAR, ÇUKUROVA DÜNYANIN MERKEZI-3; DÜŞSEL SAVIN İZİNDE 25.06.2019 tarihinde yayınlandı ve 3774 kez okundu.
ROTA 3. DELTA 23.09.2019 tarihinde yayınlandı ve 2589 kez okundu.